show must gooo onnn



işe başladım...
hayatımın sahnesine geri dönüyorum, kuliste de mira bekliyor. gerçek hayat mira'ymış meğer. burnundaki sümük, ''- aferin kızıma'' diye tebrik ettiğim gaz çıkarmaları, salyadan kızarmış çenesini iyileştirme çabası, poposu için yaşanan pişik kremi-pişik önleyici kremi karmaşası, saç derisinden çıkarmaya çalıştığım konak macerası... asıl hayat bunlardan ibaretmiş.
fani dünyada yaşanılanlar hep bıraktığım, hep bildiğim gibi. boğulma hissi yarattı bende. asıl korktuğum ilk ayrılık anıydı. dışarıdan çok trajik olmayan birkaç damla yaşla tamamlanan ayrılık evden çıktığımda hiç tanımadığım bir kalp sızısına dönüştü. üç hafta oldu ama o sızı hala orda. kolum kanadım kırık. o bana değil, ben ona bağımlı hale gelmişim. tabir etmek çok zor ama yaşadığım galiba hüzün.
kalbimin sızısı hüzünden.
hüzünlü kalp sızısı.
mira'sızlık hüznü.
kalp ağrılı ayrılık...

yukarıdan miras!!!

pek muhterem apartman yöneticimiz, apartman karşılaşmalarımızın birinde, mira'ya 10 tl harçlık vererek, kızımı parayla tanıştıran ilk kişi oldu. bunun yanı sıra mira'nın ismini anlamaya çalışırken bana çektirdiği eziyet, ''amca ben sana 20 lira veriyim sen boşver git yoluna'' dedirticek türdendi.


- ismi neymiş bu yakışıklının???
- kız amcacım, kızımız oldu bizim...
- haa.. ismi neymiş bu kızın???
- mira amcacım...
- miraaay...
- yok amca, mi-ra...
- haaa meldaaa...
- hayır m-i-r-a...
- (şaşkınca yüzüme bakarak) miraç...
- yok neyse önemli değil amca, boşver...
- heeee.... anladım... mirasssss
- (yuhhhhhh!!!!)
- (ve asıl bomba patlar!) kimden mirassın sen bakıyım??? mirassss!!! miiirassss!!!. canım benim pek tatlı....


amca, duymuyorsun da niye uyduruyorsun?. kayıtlara geçtin. hadi yine iyisin!!!

ahtapot anneler

kadın, ne kadar yetenekli bir varlıkmış anladım. sınırlarımız hakikaten yok... eli, ayağı, kolu, burnu bütün uzuvlarını aynı anda, farklı bir iş için kullanan bir biz varız heralde... belki birde sirklerde bulunabilir.
örnek biiir: mira sağ kolumda yatıyor, sol elim düşmesin diye emzikte, sol kulağımda telefon, burnumlada mutfağın ışığını kapatmaya çalışıyorum (nası???? emin olun olası...)
örnek ikiii: mira dik pozisyonda sağ omzumda, sağ elimde kumanda sürf yapıyorum, sol elimle facebook a girmeye çalışıyorum, sol ayak başparmağımla sağ ayağımdaki sıkan çorabı indirmeye çalışıyorum...
örnek üüüüç: mira kucağımda derin uykuya geçmek üzere ve sehpada annem aradığı için titreyerek düşmek üzere olan telefonu itmeye çalışıyorum. tabi geleneksel ninnimiz eşliğinde...
örnek dööört: mira ağlamaya geçmeden yemek yapmayı bitirmeye çalışıyorum. standart sahne şovumuzu kullanarak 10 dakikada yemeği yaptım yaptım, sonrasında mira mızmızlanmasın diye şarkıların ve hareketlerin şiddeti artıyor, o da olmazsa inek devreye giriyor, finali emzikle yapıyoruz. emziğin bize kazandırdığı 3 dakika yemek yapımında sona gelindiği anlamına geliyor. pişmiş olması, malzemelerin tam konulmuş olması, yada karıştırılmış olması önemsiz hale geliyor...
ve daha niceleri... gün içinde düştüğüm komik durumlar artık rutin hale geldi. birde organizsyon yeteneği gelişiyor tabi. ''-şimdi o uyurken şunu yaparsam uyanır. önce bunu yapıp, sonra şunu yapıyım, altını değiştirir sonrada diğer işi hallederim. altını değiştirirken üstünü de değiştiriyim'' gibi... mira kucağımda uyurken hapşırmamayı, öksürmemeyi, gülmemeyi de öğrendim... çok garip; öksürük yutulabilen birşeymiş...
velhasıl evde çalış, işte çalış, anne ol, iyi ol, güzel ol, sosyal ol, farkında ol,eğitimli ol, kadın ol,suyu damacanaya takarken erkek ol, ol ol, ol... işin kötü yanı hepsini yapabiliyor olmak... bence asıl erkek olmak çok zor. hiçbirşey yapmasada olabilen bir cins olup, bunu farkettirmemeye çalışmak çok zor...
ouuuu çok sert!!!!!

profesyonel jüri üyesi

heh; hiç iç mimar tanıdığım yoktu... iyi oldu... kızım, yasemin teyzesiyle ilk max çizimini yaptı. virüsü kapan mira, en manyak teyzeleri gibi iç mimar olma riski taşıyor artık. bu ara saygı duyduğum bütün tanınmış kişiler galatasaray lisesi mezunu. göbek bağını galatasaray lisesinin bahçesine gömerek, orada okuma ihtimalini arttırmayı planlıyorum. olur da birgün mira ''anne biz arkadaşlarla grup kurduk, müzik yapıcaz'' derse de yapacak birşey yok. aslı'nın uzayefe için düşündüğü mesleklerden biride, jüri üyesi olması. bende mantıklı buluyorum. hem popüler, hem paralı, hemde ünlü olunabilir. bir taşla üç kuş... 

ah o tombik eller

annemmm!! o minik ellerin bir poz veriyor,bir poz veriyor. kendini böyle görsen uyuşur kalırdın herhalde mira!!! sana zarar vermemek için kendimi zor tutuyorum bazen. doğduğun günden beri kim ne derse desin, eldiven takmadım sana. yüzünü çizme diye her gün tırnaklarını kestim, ama kapatmadım ellerini. sende özgürce keşfettin. çok erken birşeyleri kavramayı, gözünü kaşımayı, emziğini tutmayı, beni sevmeyi ve dövmeyi öğrendin. şimdi ellerin bana teşekkür eder gibi sürekli poz veriyo. birde parmaklarını arasındaki pislikleri hergün temizliyorum. sokak çocuğuymuşsun gibi sürekli pislik birikiyor.büyüyünce geçicek diye üzülüyorum. düşündümde; parmak aralarına pislik dövmesi mi yaptırsak acabaaaaaa?........

yok artık !!!

bunu nasıl açıklayabilirim bilmiyorum ama, bugün ağzıma kustun.. gerçekten tam ağzımın içine. olayın nasıl vuku bulduğunu anlatmak, amaçsız bir çaba olur eminim. o şekilde yada bu şekilde, ağzımın içine kustun! elime işediğini herkesle paylaşabiliyorum ama kustuğunu söylediğim ilk kişi ''yok artık !!'' dedi. haklı tabi... günlerden bir gün beni üzersen, sana bunu hatırlatıcam.''ben seni nelerle büyüttüm. ağzıma bile kustun'' diycem. ekşi ekşi.....peh...
not: bu fotoğraf başka bir kusma anına aittir. 

kahkül = anne

kızım galiba beni kahkülsüz tanıyamıyorsun... kokundan, sesinden anlar diyorlar ama, kafamda havlu varken şaşkın şaşkın bakıp, birden ağlamanı ve emmek istememeni başka birşeye bağlayamıyorum. şaşkın ördeğim benim. benim ben, annen....

mumy showwww

'' hafta içi ve sonu, günde iki kere yayınlanan, şarkılar, türküler, garip yüz ifadeleri ve seslerle dopdolu bir programla karşınızdayız küçük hanım.''
ibrahim tatlıses' ten whitney houston' a geniş bir repertuar eşliğinde seni eğlendirirken, insanın ''rakıda koyayım mı?'' diyesi geliyor. hayatım boyunca hep şarkıcı olmak istedim. olsaydım senden iyi seyirci bulamazdım. sözleri unutmam, değiştirmem, makamı tutturamamam senin umurunda değil. dünyanın en iyi şarkıcısıyım senin karşında. benim tek ve en büyük hayranım.. bende sana hayranım...

repertuar

mira' nın en sevdiği şarkılardan örnekler

* aşkııım baksana bana aşkııımm, aşkım ağlarım ama aaaaaaaaa, yat kalk hep beni düşün yat kalk hep beni..
* çok tatlısın çok... seni veren allaha şükürler olsun... çok güzelsin çok. ben güzelden anlarımm
* senin yerinde olsam... ufak ufak uzarım durmam... pılımı pırtımı, toplar gideriiiim (en favorisi)
* beraber yürüdük biz bu yollarda beraber ıslandık yağan yağmurda, şimdi dinlediğim tüm şarkılarda...
* al kızını koy çuvala, al kızını koy çuvalaa salla salla vur duvara, salla salla vur duvara...
* ah nerede vah nerede... nerde unuttum kalbimi bilmem, ah nerede vah nerede
* şans meleğim nerelerdeydin tam zamanında geldin süper süper
* gemilerde talim var bahriyeli yariiim var, oda gitti sefere ne talihsiz baaaşım var
*ı will always love you uuuuuu
*Ouuuoooo,girls, Just wanna have fun..
* işte kuzu kuzu geldim dileğince kapandım dizlerine
* seni gidi fındıkkırraaaaan yılanı deliğinden çıkaraaaaan
Sometimes I feel I'm gonna break down and cry
* denenmişi denenmek yok hiç olmadı kitabımda olduramazsın nası bi düşmek bu böyle gözden 
* söylesene sevgilim aşk kaç benden giyer
* sen gidinceeee bak neler oldu kalbimin ucu yandı tutuştu
* aşıksıııın dırırdırıdrı aşıksııınnn, sen aşıksın arkadaaaaaşşşşş


aauwwwwww... uuuuwwww...

auuuwwwww... duyduğum en güzel kelimeyi gördüğüm en güzel surat bana hergün defalarca söylüyor... (bu kadar mutlu olmak için ben sana ne yaptım tanrım!!!...) ve keşfettiği yeni ses tonlarını denerken kendinden korkup çenesini titretiyor. öğrenmek, büyümek ne zor dimi kuzum???... uzun bir yolun var.  bu yolda baban ve ben gücümüz yettiğince sana ışık olucaz... umarım sana yetebiliriz. ''asıl sana auwwwww''

tv çocuğu

benim minik solucanım; seni salonun hangi köşesinde, hangi pozisyonda bırakırsam bırakayım tv seyretmenin bir yolunu buldun. çocukluğumdan kalan bir alışkanlık sebebiyle, eğer evdeysek, televizyon ses olsun amaçlı açık olur. ama artık mecburen kapatıyorum. uzmanlar senin iki sene boyunca hiç tv görmemen gerektiğini söylüyor. daha 1 sene 9.5 ay var. bugün seni televizyona ters bir pozisyonda bırakıp mutfağa gittim ve döndüğümde seni, küçük boynunu kaplumbağa gibi çevirmiş hakan akkaya' ya gülümserken buldum. tamam zevklerimizin benzemesi güzel, çok mutlu oldum ama hatırlatmak isterim henüz 2.5 aylıksın ve bu kadarı fazla. 75 günlük insan haddini bil lütfen!!!!

karlar prensesi miroko

mira doğduktan sonra, hastaneden çıkarken lapa lapa kar yağmaya başladı. o gün bugündür kar yağıyor... sadece ankara değil, bütün türkiye kötü bir kış geçiriyor. kar neredeyse hiç kalkmadı yerden. istanbul' da dört gün aralıksız kar yağdı ve ankara' ya dönüşü 1 hafta ertelemek zorunda kaldık. tam döneceğimiz gün, kar fırtınası çıktı ve bizim uçağımızdan sonraki bütün uçuşlar iptal oldu... kıl payı evimize geldik. sadece bu değil tabii. aşıya giderken kardan taksi bulamadığımızda oldu, arzu teyzesine giderken evin önündeki buzda kayıp mirayı düşürmemek için pusetini yerde kaydırdığım da... kar sevmesem işkence olabilirdi ama kızımla ben kar demedik kış demedik gezdik gezdik ve gezdik... bir tek parka gidemiyoruz... o da şimdilik... ''ay çok kar var sizi görmeye gelemedik'' diyenlere duyrulur. ''siz yorulmayın, biz size geliriz''...
not: fotoğraftaki meleğin mira olmasını çok isterdim...

first game

büyüdüğünde ilk oyunlarını merak edersin, kayıtlara geçsin diye yazıyorum;
ilk oyunun; teyzenin tırnaklarını (pembe ojeli) teyzenin kolu kopana kadar seyretmece,
ikincisi; hoşgeldin kurabiyesi poşetini hışırdatmaca ve yine kol kopan kadar seyretmece
üçüncüsü; emziğini dudağının bir sağına bir soluna hızlı hızlı çarpmaca bunu yaparken de blobloblobloblommm demece ve karşılığında gülücük almaca....
ilk oyuncağını da unutmamak lazım... aylin teyzenin aldığı kırmızı inek. kendisi oldukça iş gördü. emzikten sonra icat edilmiş en güzel, en oyalayıcı şey bence. sen yatarken göğsüne ineği koyuyorum ve onu kulaklarından tutup ağzına sokmak suretiyle eğleniyorsun yada uuuuu... ouuuuuu... aouuuu... ııııhhh... şeklinde koyu sohbetlere giriyosun.
18. doğum gününde geçmişi yaad etmek için hepsini tekrar denemek istersen hatırlat, çok eğleniriz kuzum... sevgiler...

bir istanbul masalı

bir yarımız, babamız ankarada. tabi döndüğümüz için mutluyuz ama, annane, dede, teyze, büyük teyzeler, kuzenler... kalabalık iyi oluyormuş. evde iki başımıza uyuşmuşuz biz. bütün doğum yapacaklara tavsiyem 40 gün sonra mutlaka kalabalığa karışılmalı. ağlama krizleri sırasında sabır tükendiğinde uzanan bir el ilaç gibi geliyormuş. hatta birilerinin kucağındayken özleniyomuş, birilerine gülerken şaşırılıyomuş, kıskanılıyomuş.
- mira öyle durmayı sevmiyo,
- ay yok öyle sevme ağlar,
- öyle tutma kusar,
- küçük konuş korkar,
- yok tutamaz daha,
- anlamaz oyundan falan....
mira beni bu ve benzeri konularda bolca yanılttı. kızım herşeye açıkmış meğer. kapalı olan benmişim. kim kimi büyütecek belli oldu sanırım. ilk oyunlar teyzeyle keşfedildi, annaneyle bol bol ev yürüyüşü ve gaz çıkarma antrenmanları yapıldı, dedeye sevinç, mutluluk olundu. dönerken uçakta son ana kadar uyundu, uçak inerken 10 dakika boyunca katılana, hatta morarana kadar ağlandı... babayla buluşuldu... babaya ilk gülücük verildi. evimize gelindi... 
buruktu... ama kavuşuldu...

40 'ımız havada uçtu

uçtu uçtu kırkımız havada uçtu... sihirli 40 gün geldi çattı... ve biz 40'ımızı istanbul'a uçarak uçurduk... kızımla anneannesi, teyzesi ve dedesini ziyarete gidiyoruz... dışarı çıkar çıkmaz uyuyan mira'm sorunsuz bir yolculukla istanbul semalarına iniş yaptı... 40 demek anneye ilk gülücük, ilk farkında bakış, daha az gaz ve daha iyi iletişim demekmiş... sabır lohusa arkadaşlarım, biraz daha sabır...

ah şu erkekler...

kızımın peşini hiç bırakmıyorlar.. etrafımızda o kadar çok yakışıklı var ki... seçim çok zor olacak.. maddi sıralamaya soksak da olmuyor. aklımız diğerlerinde kalıyor... çok zor işimiz çookkkk.

yatağımdaki ayaklar !!!

mira çok komiksin kızım... seni ezmemek için, hiç kıpırdamadan bütün gece kaskatı kesilip uyuyorum. ilk önce yastığında tırnağınla çıkardığın tırmalama sesi, sonra gaz için çıkardığın ıkınma sesiyle uyanıyorum. gözümü açıp yorganı kaldırdığımda altından bu manzara çıkıyor. ve o an çığlık atmak istiyorum... seni ben mi doğurdum evladım ??? inanamıyorum.....

daha neler var neler...

...
- dizi, film, ve merak ettiğim herhangi birşeyi izleyemiyorum,
- istediğim saatte ve sürede banyo yapamıyorum,
- karda yürüyüşe çıkamıyorum,
- kitaplarım hala yarım,
- kötü alışkanlıkları zaten hamilelikte başladım tüketememeye,
- istediğim zaman kahvaltı yapıp, istediğim saatte yemek hazırlayamıyorum,
- babanla istediğim gibi vakit geçiremiyorum,
- seni taşımaktan sağ kolumun ağrısı hiç dinmiyor,
- tırnaklarımı törpüleyip, oje süremiyorum,
- spor yapamıyorum,
- sohbetlerim genelde yarım kalıyor,
- internet e girip birşey araştırıp okuyamıyorum, yada yarım kalıyor,
- şöyle deliksiz uyuyamıyorum,
- istediğim şeyleri sana gaz yapar yada zarar verir diye yiyemiyorum,
- seni emzirdiğim için sadece önden düğmeli şeyler giyebiliyorum
- bomboş vakit geçiremiyorum,
- istediğim seyahat planlarını yapamıyorum,
- gece yarısı hadi köfte yemeğe gidelim diyemiyorum
ve daha neler var neler...


ama inan seni uyurken seyretmek bile hepsinden güzel... yapamadıklarım değil seninle geçirdiğim tek an bana hediye... 
seni seviyorum kuzum... cadım... kızım... aşkım... aşk...

hiçbir yere gidemezsin anne

bu miranın kahvaltısını yaparken tişörtüme yapıştırdığı eli...
merak etme kızım... sen doymadan hiçbir yere gitmem.. zaten istesem de gidemem. doğum gününde sana uçan süpürge alıcam... rahat edersin...

böyle insan mı olur???

3200 gr ağırlığında, 52 cm boyunda, dişsiz, konuşamayan, yürüyemeyen, yemek yiyemeyen, kendi sırtını kaşıyıp, gazını çıkartamayan ama tc kimlik numarası olan insan mı olur ?... uzaylı bu uzaylı... daha uzaylı... kimliğinin yeşil olması lazım yanlış basmışlar...

100 üstü

yüzüstü dışında hiçbir pozisyonda uyuyamayan ben, 9 ayın sonunda yüzüstü yattım. sonra ne oldu bilin... sıkılıp, yan yattım. hemde soluma ... doktorumun hamileyken tavsiye ettiği gibi... soluma... alışkanlık mı? geçer mi? bilmiyorum. ama yapabiliyor olmama rağmen 100 üstü yatmayı özlüyorum... deli miyim neyim bilemedim... 
neyse... kısmet...

sorular ... sorular.... sorular....

- bu çocuk niye kusuyoki ?
- acaba sütümmü çok, acaba sütümmü azaldı??
- gözü niye çapak oluyoki ? mikropmu kaptı aceba??
- niye emziği fırlatıyo ?
- niye bu kadar gaz oluyo ?
- e benim yediğim herşey gaz yapıyomuş ben ne yiyceeem???
- niye cinnet geçirmek için gece iki olmasını bekliyo ?
- niye herkes başka bişey öneriyo ? kafam karıştı...
- peki şimdi niye ağlıyo ? (kakasını yapmış, sütünü içmiş, gazı çıkartılmış ve uykusunu almış olsada) sırtımı kaşınıyo acaba???
- yüzündeki bu lekeler niye geçmiyo ?
- ben bakamıyomuyum bu çocuğa acaba ? filanca bile büyüttü...
- kakası niye bu renk ??
- niye üç gündür kaka yapmıyo... (dünya üzerinde birinin kaka yapmasının bu kadar önemli olması çok garip)
- niye bize gülmüyoda meleklere gülüyo ?
- çocuk meme isteyince mi yoksa doktorun verdiği saatte mi emzirmeli ???
- bunun üstüne bunu mu giydirmeli yoksa altı bunla olur mu?... iki çıtçıt üst üste geldi olmuyomuşş..
- bu ince mi-kalın mı ? üşür mü-terler mi ?
- ayakları üşüyo mu yoksa terden mi serin ?
- reflü mü gaz mı yoksa bilmediğimiz bişeymi var ?
- bu ilacı kullanmalı mı, yoksa doğal yollardan mı geçirmeye çalışmalı??????????????????????????????????


sorular ... sorular.... sorular....
bu süreçte onlarca farklı çocuk büyütme hikayesi dinledim. sonuçta anladım ki her hamilelik, her doğum hikayesi gibi her çocuk -yaşadıkları ve yaşattıkları- farklı...
açıklıyorum... şifre şu ...
ilk günler sabırla çocuğu dinlemek ve öğrenmek gerek. daha sonra duydukların yada öğrendiklerinle değil içine sinen çözümlerle kendi sistemini oturtrmalı... 
tüm hamilelere sevgi dolu tavsiyemdir....

bendim... ikimiz olduk... ve artık biz üçledik...

uzun bekleyişin, hazırlıkların ve + 3 günün ardından güzel mira' mız hayatımıza katıldı. doğum toplamda 12 saat sürdü. bunun 3 saati sancılı, son üç saati sancı ötesi geçti. yaşanan bazı talihsizlikleri düşünmezsek, mira sapasağlam dünyaya geldi. ben dışında herkese benzeyen kuzumu kucağıma aldığım an, ben dahil, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını hissettim. umarım bana emanet edilen bu periyi en iyi şekilde büyütebilirim. şu an birbirimize şaşkın ve anlamsızca bakıyoruz ama her geçen saniye aşkla bağlanıyoruz. hoşgeldin aşkım... aşkımız... aşk... seni şimdiden çok seviyorum...

operasyonun adı: yıka, ütüle, katla, kaldır

doğum iznine ayrıldığım bu dönemde rahat durmayıp, odaların şeklini değiştirip, temizlik yapıp, mira'nın eşyalarını düzenleyip, bol bol da misafir ağırlıyorum... her zamanki gibi çok yoğunum çooook...

olmuyooorrr!!! olmuyooorrr!!!

ah bu kameralar... 14 kilo almış bedenime 6 kiloda siz ekleyince fiona' ya benziyorum. kızların beni zayıf çekmek için gösterdiği bütün çabalara rağmen şişko çıkıyorum. neyse ki hamilelik serüvenimi 16 kilo civarında tamamlayacak gibi görünüyorum. doktoruma göre bu durumla gurur duymamalıymışım. 12 kilo bile çokmuş, 9 kilo bütün hamilelik için yeterliymiş. hamile duası ettim sana doktor bey... bir dahaki hayatında lütfen kadın doğ, hamile kal, bende erkek bir jinekolog olayım. 
GEL BANA, BANA GEL, GEL BEBEĞİM GELLLL!!!

nova yaşam merkezi iftiharla sunar...


bak kızım bu millord dayın....

bu yüze iyi bak kızım! çünkü; seni ayda bir pazar günü parka götürmeye söz verdi. sen millord dayınla parkta eğlenirken, bende sinemaya gidicem. şimdi çokmu gidiyorum? hayır... ama olsun... bulunsun...

tek derste bebek tutma eğitimi

bayramda mira'nın uzay efe kuzeni, mira'nın babasına ''bebek böyle tutulur'' dersi verdi. mira' nın babası başta zorlansa da, gelecek vaadeden baba ünvanını almaya hak kazandı. mira'yı babası nasıl tutar bilmem ama şuna eminim ki sevgi dolu, kızına aşık, iyi bir baba olacağı kesin. kısaca mevzuya hazırız... bekliyoruz...

ve mira şok olur !!!



- benim küçük tavşanım... ben öksürdüğümde yaşadığın şok için özür dilerim ama sen içimdeyken yaptığın akrobasilerin özürünü nasıl dileyeceksin bilmiyorum. neyseki doktorun, içerde yarattığın kargaşanın sebebini sağlıklı olman ve kaslarını güçlendirmeye çalışmanla açıkladı. ama mesela şunu merak ediyorum. hani gecenin 4'ünde uyuştuğum için -yani mecburen- sağa dönüyorum ya... sende benim kıpırdanmamın bitmesini bekleyip bütün gücünle sağıma vuruyosun ve eski şeklime dönmemi emrediyosun ya... amacın ne bana söylermisin?... neyin peşindesin?... gün içerisinde sıkça bir tarafa toplanıp sonra koşarak diğer tarafa çarpmanı bana nasıl açıklarsın?. göbeğimi zıplata zıplata dönerken, yanımdaki kişiye ''bak bak napıyo?'' dediğimde durup beni rezil ederek eline ne geçiyo kuzum bana bunu da açıkla. aynı şeyi birinin elini alıp karnıma koyduğumda da yapıyosun ve sayende beni septik zannediyorlar. hiç bir hamilelik hikayesinde bu kadar hareket duymadım bebeğim. çıkınca beraber gecelere gündüzlere karışıcaz galiba seninle. hadi bakalım...hangimiz önce yorulacak...

nst, mira ve ben

     eylül ayının son günlerinde nst'ye girdim. ve o günden beri bunalımdayım. bilmeyenler için söylüyorum.
- nst; mira ve arkadaşlarının kalp atışlarının kaydedildiği, annelerinde kasılmalarının ölçüldüğü bi tür cihaz-.
bu cihazdan çıkan sesler çok komik. mikrofonik bir tonda mira' nın duyduğu sesleri duymak da garip geldi.
- aaa kızım bütün gün bunları dinliyo...
içerideki karmaşık sesler birleşince sanki trende yolculuk yapıyormuşsunuz gibi oluyor. asıl beni bunalıma sürükleyen benim yanımdaki sedyede kendi tren yolculuğunu yapan kızdı. ilk bunalımım; hamileliği benden 8 hafta ileride (yani doğurmak üzere) olmasına rağmen benden küçük karnıyla uzanmasıydı. nasıl oluyor da bu kadar küçük olabiliyor karınları. bazen hamilelik ayımla ilgili yalan bile söylemek zorunda kaldım. çünkü açıklama yapmak yoruyor bir süre sonra. herkes erkek zannediyo kızımı. öne doğru ve büyük. neyse... kısmet.... doktor, benim nst sonucumu kontrol etti ve kalkabileceğimi söyledi. ben sedyeden düşmeden yuvarlanmaya çalışırken yanımdaki küçük karınlıya şu talihsiz cümleleri söyledi.
- evet elif hanım doğuma gidiyoruz. yakınlarınız burdamı???
o an, kamera tüm odayı dolaşıp bende durdu ve yüzüme yaklaştı. terminatör görmüş sarah conner gibi ağzım açık bakakalıdım. sadece şunu diyebildim.... nassı yani???.... bunlar doğuyomu..??? ömrümün son gününe kadar hamile olabilirim ama doğurmak fikri bana çok korkunç geldi o an... içimdeki korkak uyandı ve geceleri beni sıkça dürtmeye başladı. rüyalarımda doğurduğum ucubeler, ter içinde uyanmalar hep bu doktor yüzünden... kendimi korkutabildiğim kadar korkutuyorum. bu ara böyle, tadını çıkarıyorum yani.
allah bana sabır versin. benle uğraşmak çok zor!!!

kriz ikiiiii (alışveriş listesi ve hurafeler)


aynı krizleri tüm alışveriş listemde yaşadım. aslında kriz değil. bu durum dümdüz firedinin kabusu....
hayal edin lütfen...
uyurla uyanıklık arasında, gözlerinizi sisler içinde bir alışveriş merkezinde açıyorsunuz. kimsecikler yok.. satın alacak çok şey var ama siz yürüdükçe altınızdan yer kayıyor sanki. almak istediklerinize ulaşamıyorsunuz. çünkü avluda yankılanan anons kafanızı karıştırıyor.

- alma burcu almaaaa... emzik almaaaa... alışmasın...emzik al... emzik almalısın burcu....hayatını kurtaracak o senin.... emzik al ama bip marka olsun burcu.... burcuuuuu... bip marka sakın alma... diiip marka alll... diiipppp marka çok kötü burcu ... alma burcu alma ..... sen hiiit marka alll... hiiit dünyalararası standartlara bile uygun.... al burcu biberon al.... alma burcu alma.....

çok zor şartlarda alışveriş yapıyorum. bugüne kadar aldıklarımdan mutlu olamadım henüz. bu da kesin lazım, kullanırım ben bunu diye hiçbişey alamadım.... neyse..... kısmet....

bide daha önce bahsettiğim felaket senaryoları çok yaratıcı bir şekilde devam ediyor. hemen her gün bir yenisiyle karşılaşıyorum...

- ayy canım benim yaa.... saçın azalmış senin... dökülüyo dimi... olur öyle hamilelikte
- yooo.. ben kendimi bildim bileli azdır saçım. dökülmüyo...
- yok yok azalmış ama. sen farketmemişsin belli
- aslında dökülse farkederdim ama... öylemi olmuş, neyse.... kısmet...

hamileliğimin son 1 buçukuncu ayında hala saçlarım dökülmedi ve ben yukarıdaki repliği sevdiğim bir arkadaşımla paylaştım... bana yaptığı yorumu özürlerimle yazıyorum...
- yok zaten emzirirken dökülecek......

kesin dökülecek yani... neyse..... kısmet...
ben öyle acılar içinde, dişsiz, saçsız, göğüsleri yara bere içinde, göbekli aşşşalık bişey olcam ...
bunada şükür....
ne diyim bilemedim....
öldür beni firedi lütfen bak.... kes beni...

kriz biiiiir (battaniye - yorgan krizi)

aralık ayında doğacak kızımız üşümesin diye üstüne örtecek bişeyler almam gerekti. mira' nın annesi olarak yaptığım araştırma, diğer ihtiyaç listesi araştırmalarım gibi hüsranla sonuçlandı. farklı kişiler, farklı bakış açıları, farklı sonuçlar.... evet hanımlar; 100 doğurmuşa sorduk. en popüler 5 cevabı yayınlıyorum.
soru şu: kış bebeğine ne örtülür ????

- yorgan aldın mı canım?? yorgansız donar çocuk o soğukta.... hasta falan olur sonra çok uğraşırsın....
- sakın yorgan alma bak. gece boğcanmı çocuğu... (bu felaket değilde ne!!!) hafif polar pattaniye al.
- polar battaniye alıyım deme sakın. çok sağlıksız. en iyisi penye battaniye. 2 tane al. yıka-yıka kullan...
- penye battaniyeyle üşür çoçuk. sen kayınvalideni ara, örsün sana yün bi battaniye.....
- penyeye sar, yüne dola..... (bebek sarması yani..)

sonuççç...
- 2 adet penye, 1 adet yün, 1 adet polar battaniyemiz ve 1 adet yorganımız var. hepimize hayırlı uğurlu olsun. biz kızımla çok memnun olduk.

üşümemize imkan yok.

olmak.... ama birinin annesi olmak.....

bugüne kadar bir çok sıfatım oldu. birinin ablası, birilerinin kızı, birinin eşi, kuzeni, birilerinin çocukluk arkadaşı, yeğeni..... birinin annesi olmak başka, çok başka bişey olmalı... onun ayrı bir hayatı olması, o hayatın içinde onun annesi olmak, evren ona bir hayat kurarken buna aracı olmak.... garip, güzel, ürkütücü... büyük sorumluluk.... galiba herşeyin farkında olmaya çalışmadan, daha üstünden, çok kurcalamdan yaşamak lazım. şuan yaşadıklarım bile çok garip aslında. içimde bişey günün 20-21 saati kıpırdıyo, kolu var, bacağı var, hıçkırıyooo... benim içim, onun geçici dünyası.... hemen her kadın yaşadığı için sıradan hale gelmiş ama hiç değil... babası bile göbeğimdeki hareketleri görünce sadece gülümseyerek cık-cık-cık yapıyo... hey farkındamısın içimdeki canlı ve kıpırdıyo!!!! kaçalımm, koşşşş!!!!...
yakında bir sıfatım daha olacak. mira' nın annesi...
mira' nın 17 göbekli dayısı, 22 göbeksiz teyzesi var. ben sürekli göbekli dayılarla takılıyorum. kendimi daha iyi hissediyorum. çünkü teyzeler halaa hem zayıf hem güzeller. ben her geçen gün şişerken, yataktan inmek yerine yataktan yuvarlanırken, onlar halaa güzeller.
- o ne biçim göbek bea. dümdüz.. öyle göbekmi olur?. göbek dediğin benimki gibi diyarbakır karpuzu yutmuş gibi olur.
dudaklarım, -burnumdan aldığım nefes yetmediğinden- ağzımıda kullandığım için sürekli çatlıyo. 333 kıvamında geziyorum. geçen gün eve giderken gölgeme gözüm takıldı. önce gülecek gibi oldum ama sonra mutsuz olmayı seçtim. neşeli ayaklardaki penguenler gibi yürüyorum. düzeltmeye çalıştığımda bir süre oluyo, sonra tekrar bozuluyo. seri cümleler kurup nefesim kesilene kadar konuşan ben, 4. cümleden sonra nefes nefese kalıyorum. topuklularımı özledim... yeni aldığım bilgiye göre eski ayakkabılarım ayağıma olmayacakmış. yazlık olanları denemeye korkuyorum. çok para verdim ben onlara... göbek çeperim 108 cm'yi buldu..... neyse.... kısmet....
iyi şeylerde olmuyo değil. hamile yogasındaki arkadaşlarım beni en seksi hamile seçtiler. bir grup arkadaşımda en şık hamile... bunlarla avunuyorum. doğumdan sonra işe başladığım gün kapıyı açıcam gözlüğümü indirip, takma kirpiklerimi yukarı kaldırarak şöyle diycem...
 -I'm back.

TATİLDEN NOTLAR-4 (bence sivrisinek değil)

onu kolumun üzerinde çalışırken görmesem psikopat bir tarantula nın saldırısına uğradığımı zannedebilirdim. ama bunu yapan sadece ve sadece bir sivrisinek. daha fenası gündüz ve havuz kenarında. kolum da hamile gibi ve 3 gündür düzelmedi. nasıl bir çalışma yaptı bilemiyorum. onun açısından çok başarılı bir iş çıkarttığı kesin. tatil bitti, yarın dönüyoruz. buruk,sönük, mutsuz bir dönüş olucak. kızım annesi, babası, dedesi, anneannesi, teyzesi, eniştesi ve kuzeniyle huzurlu, güzel bir tatil yaptı. bol bol yüzdü. umarım o doğunca da tekrarlayabiliriz. dönmemeyi aş eriyorumm.....

TATİLDEN NOTLAR-3 (fiona'ya o kadar benziyorumki...)

bu shrek'den bir görüntü değil. benim, 6. ayının içindeki hamile bedenimin ayağı... gülmek bile çözüm değil. bir tek koca masajı iyi geliyo...

TATİLDEN NOTLAR-2 (uçtu uçtu teyzeyle dede uçtu)

insan hamileyken yapamayacağı herşeye özeniyor... kızımın dedesiyle teyzesi uçunca ağlamak istedim. normalde sorsan 10 gün düşünürüm ama yapamıyorum ya... doğumdan sonra yapılacaklar listesine eklenmiştir...  

TATİLDEN NOTLAR-1 (mira-pera dinleniyo...)

biz üçümüz dinleniyoruz. kızımın kuzeniyle adının benzemesi tamamen tesadüf... ama çok güzel oldu... peraaaaa miraaaa hadi yemek hazıııııırrrr diye bağırıcaz onlara... çok heyecanlı... teyzemiz bize gerçek bi kuzen yaparsa ismini sera koyarız. daha seri bir geyik olur...

victoria's secret


dün minik köstebeğimin ilk hareketini gördüm... çok heyecanlı bişiymiş... normalde kıpırdamasının yarattığı histen çok mutlu olmuyorum ama görmek mutlu etti beni... babası kaçırdı tabi bu durumu... neyse ilerleyen vakitlerde artık... geçen hafta mira'nın babası çok güldürdü bizi. telefonda mira'nın teyzesi, doğmamış yeğenini artiz ajansına kaydettireceğini söyledi. biz bununla ilgili kritik yaparken, baba aldı telefonu ve aynen şunları söyledi... "benim kızım için daha büyük planlarım var... onu victoria's secret defilesinde görmek istiyorum" deyince kocamın içine kaçan şeytanı gülme krizi geçirerek kovmaya çalıştık... neyse şeytan dayanamadı gitti de bizimki normale döndü... kız, ve babasının dizinin dibi mevzusu... evet annesi çok oturdu çünkü babasının dizinin dibinde... ah ah...seni seviyorum kocam...

90-60-90 ...

.... hiç olmadım zaten. ama hiç bu kadar uzaklaşmamıştım. duyduk duymadık demeyin!!!!  mira'nın çabalarıyla 93 cm bir göbeğe sahibim. damarlarım çatladı ve fosforlu beyaz cildimle ben, mutasyon geçiren bir androit gibiyim. insanın bu değişimden mutluluk duymasıda garip... bide herkes cilt uzmanı, herkes doğum mütehassısı, herkes hekim memlekette ... başıma gelme ihtimali olan bütün kötü senaryolarla ilgili bilgim var. varolsunlar, çerve denilen topluluk beni hiçbir bilgiden eksik bırakmıyor. aile içinde, işyerinde, takside, yolda, apartmanda, doğum yapmış yada yapan yakını olmuş herkes benim ne kötü şeyler yaşayacağımı biliyor. o anlatılanlar bir benim başıma gelmiyor allahtan... havada asılı kalıyor, bana bulaşmıyor.. en mutlu olduğum konulardan biride bu... maşallah bize nazar değmiyor....

dua ve beddua 40 para

dün leyla annem, (kayınvalide tabirini pek onaylamıyorum. küfür gibi sanki) ben birileri hakkında beddua edince  "aman kızım dikkat et hamilenin duası-bedduası kabul olur " dedi. bu aralar, para en yakın dostum olduğundan bu işi ticarete döküp, 50 tl karşılığı itina ile beddua etmeye karar verdim. dua 40 tl çünkü enerjisi daha doğru.. aralığa kadar çikonun masraflarını çıkarsam kardır. bide serkanın doğmamış oğluyla kerttiğim kızımın karşılığında, hem anne hem kız ağırlığına eş altın almayı kabul ettim. bana neler oluyo bilmiyorum.
para aş eriyorummmm..